29 Ağustos 2006

EbruG'dan quelle alaka Formula-1 yorumu

"203 ülkeden naklen izlenen Formula-1 Petrol Ofisi Türkiye Grand Prix'sinde birinci olan Felipe Massa'ya şampiyonluk kupasını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat verdi. Dünya ajansları haberi, 'Kupayı Kıbrıs Türk Toplumu Lideri Talat verdi' biçiminde geçti."

Yorumlarım: (kimse kusura bakmasın bu saatten sonra reca ederim)
  • Ne alaka, hatta quelle alaka???
  • Spora siyaset karıştırdık, ayıp olmadı mı biraz?
  • Emrivakiyle nereye kadar?
  • Biz kendimizi çok mu akıllı sanıyoruz?

24 Ağustos 2006

EbruG'un yüksek doz aşkı


Arabayı sen kullan demiştim
içkiliyim.
“boşver yutalım şeritleri bas gaza” dedin
bu otel güzel adını sevdim,
orda öyle yerlerime dokun,
dokunmadığı kimsenin
sarhoş olsak ya,
kimiz unutsak ya,bulut olup iç içe
bardaktan boşansak ya
tek vücut olsak ya
yüksek doz aşk alıp burda mutlu ölsek ya
yıllar önceydi,
çok da güzeldi şimdi düşününce
benimsin demiştim
ben de senin
renkli rüyalar otelinde
kapıları çalmıştım
-cevapsız- savrulmaya
hiç atmayan kalpleriyle insanlara
ama sen farklısın
dedim,dedin ki sense
“dikkat et sadığımdır sadece KENDİME!”


"Yüksek doz aşk alıp burda mutlu ölsek ya" ...Bu lafı akıl eden , yazabilen adam, hastayım sana!!!

17 Ağustos 2006

EbruG'la zamanda yolculuk


17 ağustos 1999'da sabahın 3'ünde ölüm kapıları çaldı.Kimileri ne olup bittiğini, kapıya kimin geldiğini bile görmeden hayatının en uzun uykusuna geçti.Kimileri kapılarındaki ziyaretçiyle günlerce gecelerce anlaşmaya çalıştı.Müsait değilim, sonra gel...Ağır bir pazarlık.Tonlarca ağırlık.Bazıları alkışlarla çıkarıldı o sıkıntıdan ama çoğu göz yaşları ve çığlıklarla.Bir de tabi arkasında ağlayanı bile kalmayanlar vardı.
17 ağustos 2000'de bu sefer ben bizzat şahsen kendim bir enkazdan farksızdım.Çok sevdiğim bir insanı kaybettim.Ölmedi.Ama ikimiz de bir sürü güzel şeyi öldürdük o gün.O gece bir sene önceki depremin hatıralarıyla depreşmiş ve gerilmişken herkes, ağustos sıcağında açık pencerenin karşısındaki yatağımda dönerken,komşuların televizyonlarından gelen eski huzursuz sesler,en sevimsiz deprem hatıraları istem dışı doluşurken odama ben hayatımın geri kalanını nasıl yaşayacağımı bilemez bir şekilde, kalbimin üzerinde tonlarca ağırlıkla, sabahın 3'ünde sadece birşey için dua ediyordum.Allahım bu geceyi aklımı yitirmeden geçirmeme yardım et.
17 ağustos 2006...Sevgili günlük, bugün Üsküdar'dan Beşiktaş'a motorla geçtim.Püfür püfür.Çok güzeldi.

14 Ağustos 2006

EbruG'un kulağına ne kaçmış?

Bu haftasonu gittiğim kafede yan masadaki muhabbetlere ister istemez kulak misafirliği yaptım.

Sahne 1
Kişiler:18-20 yaşlarında iki genç kız.
A:Ya bu X beni arayıp duruyo yaa.Salak onunla cidden evlenicem filan sanıyo heralde.Hi hi hi...Ya beyinsiz yaaa.
B:Kikir...kikir...

Sahne 2
Kişiler:18-20 yaşlarında bir genç kızla bir delikanlı.
Bunlar gelip oturduklarında önce birkaç dakika ağızlarını bıçak açmadı.Kız başını eğmiş, alttan alttan gözlerini kaldırıp çocuğa bakıyordu, ezik gibi.Çocukta bir tripler ,bir sinirli sinirli üflemeler...Belli ki kız bir kabahat işlemiş veyahut öyle düşünüp alttan alan ezik taraf pozisyonunda kalması için çocuk pireyi deve yapmakla meşgul.Neyse sonra nasıl barıştılar orayı kaçırdım.Duyduğum bir dialog parçası:
Kız:Aşkım lütfeeeeen
Erkek:Ha-yır
Kız:Ya neden izin vermiyosun tuvalete gitmemeeee
E:İstemiyorum gitmiyceksin.Daha demin gittin.
K:Ya makyaj yapıcam saçıma bakıcam
E:Gerek yok

Sahne3
Kişiler:Sahne2'deki çifte 2 kız daha eklendi.
Sonradan eklenen kızlar masaya yaklaştıkları anda masadaki "erkeğine" boyun eğmiş kızcağızın ağzından şöyle bir cümle çıktı:"Yaaa ağzına -----ım senin, aynı küpeden hemen koşup almışsın bi de takmışsın yaaani.Tebrik ederim"

Şu an çok yorgunum, kafam da epey dağınık.Duyduklarımı aynen aktarmanın ötesinde aslında yorum yapmaktı niyetim bu yazının başına oturduğumda.Anahtar kelimeler de şunlardı:Kuşak farkı-kızların küfürlü konuşması-kızların "beyinsiz" dedikleri erkek arkadaşlarıyla gezip tozup sonra maceralarını çayın kahvenin yanına kurabiye yapması-sırf trip olsun diye kız arkadaşın burnunu pudralamasına engel olunulması...

Ama yazamayacağım malesef.Toparlayamıyorum.Anladınız siz ne demek istediğimi di mi?
...OK, sorun yok o zaman.

08 Ağustos 2006

EbruG işyeri zorbalarını şiddetle kınar...


Birçok insan işyerinde yapılan duygusal suistimalin (tacizin) kurbanı oluyor.O kadar fazla zarar görüyorlar ki, artık işlerini yapamıyorlar.Beraber çalıştıkları insanlar, meslektaşları, üstleri ve asları, itibarlarına, dürüstlük ve yeterliklerine yönelik, haftalar, aylar, hatta yıllar boyu süren saldırılar yapıyor.Sonunda kendi istekleriyle veya zorunlu olarak istifa ediyorlar, erken emekliliğe zorlanıyorlar.Bu "mobbing"dir:Duygusal taciz yoluyla işyerinden ihraç edilme.Henüz Türkçe'de tam karşılığı yok."MOBBING- İŞYERİNDE DUYGUSAL TACİZ" isimli bir kitap okuyorum.Okudukça ve geriye dönük düşündükçe anlam veremediğim pek çok olayın içyüzünü anlıyorum ve kitaptaki birçok yerde kendim veya çevremdekiler tarafından yaşanmış gerçek yaşam kesitleri canlanıyor kafamda.Adının mobbing olduğunu bilmeden yaşamışız.Bilmeyenler bu yazı sayesinde bari bundan sonra işyerinde uğradıkları zorbalığın adının mobbing olduğunu ve tüm dünyada malesef bulunduğunu öğrenmiş olsunlar ...

Bana mobbing mi yapılıyor?
  • yeterli bilgin olmadan karar vermeye zorlanıyorsan
  • aldığın kararlar sorgulanıyor ve bozuluyorsa
  • gerçekçi olmayan son teslim tarihleri ve aşırı iş yüküyle boğulduysan
  • toplantılardan soyutlandıysan
  • işini iyi yapabilmen için gereken bilgi akışı kesilmişse
  • yaptığın iş küçümseniyorsa
  • personel ve yetkilerin aniden elinden alınırsa
  • sözün sürekli kesiliyorsa
  • üstün veya meslektaşların kendini gösterme olanaklarını kısıtlıyorsa
  • yüzüne bağrılıyor veya yüksek sesle azarlanıyorsan
  • sanki orada değilmişsin gibi davranılıyorsa
  • sana verdikleri işleri geri almışlar ve sen de kendine yeni iş yaratamıyor durumdaysan
  • sürdürmen için anlamsız işler veriliyorsa
  • işin sürekli değiştiriliyorsa
  • itibarını düşürecek şekilde niteliklerinin dışında işler veriliyorsa
  • telefonla rahatsız ediliyorsan
  • senin işinle ilgili senden habersiz toplantılar yapılıyorsa
  • kural ve düzenlemeler sık sık değişiyorsa
  • verilen süre içinde başarılması çok zor görevler veriliyorsa
  • üstlenmeye yeteri kadar hazır olmadığınız görevler veriliyorsa

evet, sana mobbing yapılıyor. :(

Ya da bir yakınınız işyerinde büyük bir kriz yaşıyor olabilir.Karakterine uymayan aşağıdakilere benzer davranışlarda bulunuyorsa eğer, malesef o da bir mobbing kurbanı:

  • işle ilgili hikayeleri tekrar tekrar anlatıyor
  • aşırı olumsuz
  • korku, endişe, şaşkınlık içinde
  • alıngan
  • kontrolsüz öfke gösteriyor
  • konsantrasyon kaybı var
  • unutkan
  • yılgın
  • sürekli fiziksel hareket halinde
  • fazla sigara içiyor
  • uyuma güçlüğü var
  • özgüven eksikliği
  • kendini işlevsiz görme

Kitapta mobbingle nasıl başaçıkılacağının anlatıldığı bölüme geldim.Daha sonra da aile ve arkadaşları olarak bizler mobbing maduru tanıdığımıza nasıl yardım edebiliriz onu okuyacağım.Okuyup anlayınca size de anlatırım.

04 Ağustos 2006

EbruG'dan Carressa'ya...Bye bye


Çok sevdiğim bir arkadaşım annesini kaybetti.Amerika’da oldukları için yanında olamıyorum.Sürpriz değildi, beklenen ve acısız olması umulan bir ayrılıktı.Sevgili Carressa çocukları ve eşinin yanında usulca son nefesini verdi.Sağlıklı olduğu yıllarda, evsiz ve yiyeceksiz insanlara nasıl yardım ettigini, arkadaşımı da bu konulara yönlendirmeye çalıştığını hatırlıyorum.Ailecek çıktıkları seyahatleri, gittikleri geleneksel yemekleri...Çok da yaşlanamadan terketti bu hayatı.Ama benim bildiğim kadarıyla epeyce dolu dolu yaşanmış bir hayattı onunki.Ben kendisiyle hiç tanışamadım.Hastalığını öğrendikten sonra arada sırada ona İstanbul manzaralı kartlar atıp lalelerden, Boğaz’da yürüyüş yapmaktan bahsettim.Bozulan moralini, azalan cesaretini yerine getirme gayretindeydik hepimiz.Kartların işe yaradığını söylüyor arkadaşım.Okuma becerisinin iyice zayıfladığı dönemlerde, İstanbul kartlarımın basit ve eğlenceli İngilizce’si Carressa’yı yormadan oyalamış anlaşılan.
Bu bir başsağlığı yazısı veya ölüm ilanı değil.Anlatmaya çalıştığım taş attım, kolum yorulmadı.Kendimizinkinden başka hayatlar olduğunu unutmayalım ve onlara yapacağımız en küçük bir –olumlu veya olumsuz- katkının meydana getireceği sonuçları küçümsemeyelim.