22 Mayıs 2012

Şiştim

Size çok yakın birini düşünün : eşiniz, anneniz , kardeşiniz veya çocuğunuz kadar yakın birini. Size sizi çıldırtacak birşey söylemiş olsun. Onunla aynı fikirde olmanız mümkün değil, yani siz o olsanız öyle yapmazsınız. O saçma sapan fikrini beyan ettiği anda daha cümlesine nokta koymadan siz de kendi nacizane fikrinizi pat diye söyleyebilirsiniz. Ama tabi o an kibar ve ölçülü olmaya özen göstermezsiniz. Çünkü karşınızdaki çok yakınınızdır, onunla konuşurken lafları eğip bükmeye gerek yok diye düşünürsünüz . İşte böyle durumlar hep benim problem yaratan bir kişilik olduğum söylenerek sonuçlandı. Halbuki iki düşün bir söyle, söz gümüşse sükut altındır. Bu sözler kimbilir hangi kırıklardan çıkıklardan sonra kabul gördü. Bu Pazar yine buna benzer bir şey olmak üzereyken nasıl olduysa ağzıma geleni hemen söylemedim. O çok yakınım “bence” kendini çok gereksiz bir yükün, yorgunluğun ve stresin altına sokmak üzereydi. Sonrasında o yorgunluğu ve stresi de bize yansitacagindan emindim. Bence o işin daha pratik bir yolu da vardi ama o yöntemi kendisi yakışıksız ve yetersiz bulurdu. Ben de “aman yine gir o kadar yükün altına, sana madalya mı takacaklar sanıyorsun, kendine hic mi acımıyorsun, bak onlar seni hic dusunuyor mu” filan gibi provakatif laflar etmektense yutkundum ve sesimi yumusatarak soyle dedim: “Sen bilirsin, sen nasıl olsa etraflıca düşünmüşsündür.Böylesi içine sinecekse böyle yap." Doğrusu bu mu ki? Gerçek fikrimi söyleyememiş oldum.Söyleyemediklerim atılamayan toksinler gibi biryerlerimde birikiyor sanki.