02 Eylül 2014
Yetersiz bir yazı
Doksan bir yıldır atan bir kalbin durması, hele ki o kalbin sahibi mahzun bakışlı biricik anneanneniz ise çok acı.Nasıl hissettiğimi anlatmaya çalışmayacağım, çünkü yetersiz kalacağından eminim.Okula giderken bana camdan el sallayan, doğum günlerimde hediyesinin yanına el yazısıyla yazdığı mektubu ekleyen, annemle tartıştığımızda hep benden yana olan anneaneciğim yok artık.Huzur içinde uyu, mekanın cennet olsun güzel gözlüm.
18 Nisan 2014
Sıkıcı bir insan olduğuma karar vermek üzereyim
Cumartesi akşamı bir kız arkadaş grubuyla dışarı çıktık. Önce Nişantaşı’nda havalı ve şık bir yerde yemek yedik .Şık restaurant nasıl olur bilirsiniz, beyaz masa örtüsü ve düşük voltajlı aydınlatma vardır, ekmekler küçüktür ve ekmek tabağınıza maşa ile servis edilir. Masalar normalden biraz fazla genişti ve karşındakine sesini duyurman için epey çaba gerektiriyordu. Ben bir müddet sonra pes ettim ve sadece yanımdakiyle seri bağlandım. Teee karşımdaki arkadaşı da yormamak adına, arada bir başımı sallayıp güldüm. Yani o da gülerek birşeyler anlattığına göre, zannımca eğlenceli bir sohbet oldu.
Yemekten sonra hemen evlere dağılmayalım, gidelim bişeyler içelim, müzik dinleyelim dendi. Bununla bağlantılı olarak, şöyle bir gözlemimi paylaşmak isterim : Evli ve çocuklu arkadaşlar benim gibi bekarların tüm İstanbul gece hayatına ve İstanbul Timeout’un son sayısına hakim olduğunu sanıyor. Yanlış ata oynamışlardı malesef, zira ben onları Babylon’a bile navigasyon kullanmadan götüremezdim. Uzun lafın kısası, Asmalımescit’te elinde içkinle takıldığın Big in Japan, Keep Me Hanging On tarzı şeyler çalan biyere girdik. Bir bar taburesi üzerine yığdığımız çantalarımız ve montlarımızın etrafında sağa sola sallandık. Biz böyle deliler gibi eğlenirken içki almaya çalışan iki erkek bara ve dolayısıyla bize yanaştı. Başımızın üzerinden para ve bira takasları yapılırken, adamlardan biri azıcık “pardon, mardon” der gibi yaptı, hafiften muhabbet başlayacak gibi oldu. Allahım evli arkadaşların o anlardaki reaksiyonlarını nasıl tarif etsem . Hani böyle çocuklarını biraraya getiren annelerin “ hadi oynayın güzel güzel, vurma kızım ama abinin kafasına, çok ayıp” tavrı vardır. Bunlarda da durum aynıydı.Valla ben abilerle güzel güzel oynayamadım, muhabbet de ilerleyemedi tabi.Donuk donuk dikilirken orada, içimden dedim ki kızım kesin fırça yiyeceksin şimdi bu hatunlardan, neden azıcık gülmedin, konuşmadın diye. Nitekim öyle de oldu.
Yazının son tespiti gelsin o zaman : Benim flört genlerim tırt veyahut dişil enerjim yerlerde. Ayrıca kulaklarım iyi duymuyor ve sesim de pek çıkmıyor.
Örtün üzerimi, biraz daha uyuyayım ben.
Yemekten sonra hemen evlere dağılmayalım, gidelim bişeyler içelim, müzik dinleyelim dendi. Bununla bağlantılı olarak, şöyle bir gözlemimi paylaşmak isterim : Evli ve çocuklu arkadaşlar benim gibi bekarların tüm İstanbul gece hayatına ve İstanbul Timeout’un son sayısına hakim olduğunu sanıyor. Yanlış ata oynamışlardı malesef, zira ben onları Babylon’a bile navigasyon kullanmadan götüremezdim. Uzun lafın kısası, Asmalımescit’te elinde içkinle takıldığın Big in Japan, Keep Me Hanging On tarzı şeyler çalan biyere girdik. Bir bar taburesi üzerine yığdığımız çantalarımız ve montlarımızın etrafında sağa sola sallandık. Biz böyle deliler gibi eğlenirken içki almaya çalışan iki erkek bara ve dolayısıyla bize yanaştı. Başımızın üzerinden para ve bira takasları yapılırken, adamlardan biri azıcık “pardon, mardon” der gibi yaptı, hafiften muhabbet başlayacak gibi oldu. Allahım evli arkadaşların o anlardaki reaksiyonlarını nasıl tarif etsem . Hani böyle çocuklarını biraraya getiren annelerin “ hadi oynayın güzel güzel, vurma kızım ama abinin kafasına, çok ayıp” tavrı vardır. Bunlarda da durum aynıydı.Valla ben abilerle güzel güzel oynayamadım, muhabbet de ilerleyemedi tabi.Donuk donuk dikilirken orada, içimden dedim ki kızım kesin fırça yiyeceksin şimdi bu hatunlardan, neden azıcık gülmedin, konuşmadın diye. Nitekim öyle de oldu.
Yazının son tespiti gelsin o zaman : Benim flört genlerim tırt veyahut dişil enerjim yerlerde. Ayrıca kulaklarım iyi duymuyor ve sesim de pek çıkmıyor.
Örtün üzerimi, biraz daha uyuyayım ben.
26 Mart 2014
Bayan yanı
Ben küçük bir çocukken, bizim mahallede, bir erkek
berberiyle bir nalbur dükkanının yanyana olduğu ve nalburun önündeki geniş
kaldırıma atılmış üç dört taburede adamların şekilsizce tünediği bir sokak vardı.Ordan geçerken annem
adımlarını hızlandırır ben de nalburun kapısının önündeki ne idüğü belirsiz
acaip şeylere bir türlü bakamazdım.Lise yıllarımda ben de aynı şekilde kıraathane
veya tekel bayi önünden geçerken
mümkünse öteki kaldırımda yoluma devam eder oldum. Zaten o kadar öngörülü
olmuştum ki bir sokağın köşesini döndüğümde o sokakta testesteron fazlası
neredeyse tespit edip güzergahımı ona göre çiziyordum.
Kızlarda bu tarz öngörüler çok erken oluşmaya başlıyor. Kalabalık
bir otobüste nasıl yolculuk yapacağını, kuyruk sallıyor imajı vermeden taksiciyle,
marketçiyle nasıl selamlaşacağını kimse sana öğretmiyor. Ayarını iyi vermezsen
ayakkabı dükkanındaki jöleli tezgahtarın burnunun dibine gireceğini ve canını
sıkacağını sen kendin anlıyorsun. Vücut kıvrımlarımızı çok belli etmeyelim ama babanne gibi de giyinmeyelim diye düşünürken antin kuntin hesaplarla kıvrımlaşıyor
beyinlerimiz.
Ne olursa olsun yine de sadece hemcinslerimden kurulu bir
hayatı düşünmek bile istemiyorum. Kahrolsun erkekler demiyorum ... Onların da
içinde iyileri var J
Ben birkaç tane tanıyorum.
19 Mart 2014
Kolye
Biraz iddialı bir parçadır, ama dolapta giyilmeyi
bekleyen kahverengi bluzunuzla hoş bir kombin yaratacağınızdan emin bir şekilde
kolyeyi alır eve gelirsiniz. Daha montunuzu üzerinizden çıkarmadan hemen gider
kahverengi bluzu askısından alıp yatağın üzerine serer üzerine yeni kolyenizi
özenle yerleştirirsiniz. Bluzun kahverengisi hatırladığınızdan daha bir bordoya
çalıyordur veya “kahve değil de daha çok mürdüm müymüş bunun rengi” derken bulursunuz kendinizi. Hevesle giyinip,
kolyeyi takarsınız. Kolyenin boyunun o yaka modeline uygun olmadığını da acı
içinde tespit edersiniz.Uygun yakada ve uygun renk tonunda bluz arayışınız
başlar. Bir gün bir yerde bulursunuz. Eve gelir iki parçayı nihayet birleştirirsiniz.
İyidir hoştur ama yeni bluzun boyu biraz uzundur. Altına tayt giyseniz daha şık
olacaktır. E tabi, bildiniz, uygun renkte bir tayt gerekir. Siz taytı da alana
kadar havalar ısınır,bu sefer de kışlık bluzla
sıcaklarsınız. Kolye takı kutusunun derinliklerinde can sıkıntısından patlar.
Bir akşam dışarı çıkarsınız aynı kolyeyi bir arkadaşınızın düz beyaz bir tshirt
üzerine taktığına ve ne kadar da “çabasız
bir şıklık” sergilediğine tanık
olursunuz. Kolyeyi yaz tatilinde,
arkadaşınızla pişti olmayacağınızdan emin, ince askılı elbisenizle
takmaya karar verirsiniz. Bodrum’daki ilk gecenin sonunda kırmızı
burnunuzun ve iddialı kolyenizin göz aldığı selfie’lerinizi gururla
paylaşırsınız.
Bazılarına eziyet gibi görünse de, çoğumuz
tüm bunlara seve seve katlanırız, takıcılardan tukuculardan çıkmak bilmeyiz.
Benim iki yaşındaki kız yeğenim bile benden yüzük istiyor, kolye istiyor.Üstelik
artık tek tip, fabrikasyon aksesuarlara
mahkum değiliz.Orjinal, sempatik, size özel ve söyleyeceği şeyler olan takılar
bulmak zor değil.
Ayrılık Kolyesi isimli şarkının sözlerini de hep birlikte hatırlayalım mı, ne dersiniz :
Son bir hatıram var gitmeden sana
Bu son hatıramı al da öyle git!..
Bir kolye bu, senden bir eser bana
Eğer beğenmezsen kır da öyle git!..
İncileri onun hep gözyaşımdan
Boncuğu elması sabır taşımdan
Zinciri armağan beyaz saçımdan
Dilersen boynuna tak da öyle git!…
Bu kolyeyi sana vermesem olmaz
Yıllardır sakladım kaybetsem olmaz
Artık sevdiğimi gizlesem olmaz
Gitmeden yüzüme bak da öyle git
Son bir hatıram var gitmeden sana
Bu son hatıramı al da öyle git!..
Bir kolye bu, senden bir eser bana
Eğer beğenmezsen kır da öyle git!..
İncileri onun hep gözyaşımdan
Boncuğu elması sabır taşımdan
Zinciri armağan beyaz saçımdan
Dilersen boynuna tak da öyle git!…
Bu kolyeyi sana vermesem olmaz
Yıllardır sakladım kaybetsem olmaz
Artık sevdiğimi gizlesem olmaz
Gitmeden yüzüme bak da öyle git
13 Mart 2014
Çiçek
ÇİÇEK
Annem
elindeki küçücük buketini sıkarak gizlemiş nikah masasındaki heyecanını ve
çiçeklerle süslü duvağının altından atmış imzasını.Kırmızı beyaz pötikare mutfak perdelerimizi kendisi dikmiş ve uçlarına beyaz çiçekler
kondurmuş.
Kardeşim
doğduğu zaman babamın iş arkadaşlarının
gönderdiği gösterişli buket, şeffaf
jelatin kutusunun içinde günlerce ilgi odağım olmuştu.
Çiçek Kız değil miydi yaz tatillerinde şekerli
ekmek yerken seyrettiğimiz?
On yaşındayken kliması olmayan Renault station
arabamıza atlayıp ilk kez çıktığımız tatilde Erdek’e gitmiştik ailecek. Şehir
dışına ilk çıkışımdı ve ananemin bahçesindeki kadife çiçeklerinin haricinde ilk
defa bu kadar güzel ve bu kadar çok çiçeği bir arada görmüştüm. Güneşten
bunalmayalım diye arabanın camına sıkıştırılan havlunun gölgesinde arka
koltukta kardeşimle itişip kakışarak varmıştık Erdek’e. Ertesi sabah gözümü
açtığımda yastığımın üstünde minik bir papatya duruyordu. Gazete ve simit
almaya giden babamın tatlılığı. Sonraki sabah ise aynı yerde bir salatalık
günaydın demişti bana, babasını taklit eden kardeşimin marifeti.
Kız istemeye gittiğimizde kucağında taşıdığı
havalı buketin arkasında da aslında yine
o muzip çocuk vardı.
Birkaç
kez doğum günümde çiçek aldım, sevgililer gününde, kadınlar gününde...Hepsinde
çok mutlu oldum. Ama hiç birisi sıradan bir günde, beklemediğiniz bir zamanda gelen
çiçek gibi hissetirmez.
Birilerinin
hiç bir baskı altında kalmadan sizi düşündüğünü, size değer verdiğini, sizi
özlediğini ifade edebileceği en zarif
en masum yoldur çiçek göndermek.
www.lunluncicek.com
www.lunluncicek.com
08 Mart 2014
Her havuzun dibi aynı mıdır?
Ben yüzme bilmem. Boyumu geçmeyen sularda yüzüyormuş gibi
yaparım. İskeleden, tekneden atlayamam. Tatile gitmeden önce oteli arar, havuz
derinliği sorarım.
On yedi yaşındayken,
üniversite sınavı sonrası, bir otobüsü dolduracak adette kızlı erkekli ve bol
neşeli bir grup arkadaşla Bodrum’a
tatile gitmiştim. Merkezde, küçük bir otelde kalıyorduk ve havuz 1.40’tan
başlayıp eğimlenerek 2 metreye kadar derinleşiyordu. En zoru da eğimli
havuzdur, hep bir tedirginlik, hep bir paranoya halindesinizdir.
Koyları dolaşmadığımız veya tekne turunda olmadığımız bir
gün, oteldeki havuzda kalabalık ve gürültülü bir grup halinde takılıyorduk.
Bodrum’daki yazlıklarından annesinden izin alarak bizim yanımıza gelen yine
bizim liseden bir kızla ilk defa bu kadar soyunuk halde gördüğümüz
arkadaşlarımızın dedikodusunu yapıyorduk. Havuzun kenarına oturmuş, ayaklarımızı
suya sarkıtmıştık. Havuzun o tarafı benim için bir okyanus kadar tehlikeliydi
ama onun memesi bunun poposu derken kontrolü elden bırakmıştım.
Arkamızdan ıslak ayakları kaya kaya gelen bir serseri ikimizi
birden suya itti. Benim dışımda herkes için bu, ortama gayet uygun hahaha hihihi
bir şakaydı.Ama ben havuzun dibine doğru gidiyordum.Ölücem dedim.Sırtüstüydüm
herhalde, zira güneşin gözlerimi kamaştırdığını hatırlıyorum.Dibe dokundum ve
sonra su üstüne sadece bir saniyeliğine kafam çıktı. Ağzımdan, burnumdan,
kulağımdan içime hava çekebileceğim her yerden derin bir nefes çektim. Yardım
istemek için elimi kaldırdım. O kadar kim kime dumdumaydı ki, hiç umudum
kalmamıştı. Göt kadar havuzda herkesin gözü önünde pisi pisine gidiyordum.
İkinci kez dibe doğru çökerken onu gördüm: Kurtarıcımı. Bizim
gruptan, benden bir yaş küçük, saz gibi uzun, ince bir delikanlı.Yattığı
şezlongta benim debelenişimi farketmiş, yerinden bir ok gibi fırlamıştı. Onun
suya atlayışını hatırlıyorum, bir sonraki karede ise kollarım titrediği için
kendimi havuzdan yukarıya çekemeyişimi.Popomdan iterek çıkarmışlardı beni o
tehlikeli azgın sulardan.
Daha sonra, kurtarıcımla iki veya üç kez , üniversite
yıllarında, okuduğum üniversitenin yakınlarında karşılaştık, kız arkadaşıyla
aynı bölümdeydim. Her gördüğümde ona sarılmak istedim. Nerdeyse 20 yıldır da ne
gördüm ne hakkında birşey duydum.
Sonra bir gün, ortak arkadaşlar vesilesiyle bir şekilde
kurtarıcımı Facebook’ta arkadaş listeme ekledim. Üniversitedeki o kızla
evlenmişti ve iki güzel çocuğu vardı.
Bugün beni ağlatan ne oldu biliyor musunuz? Kurtarıcımın oğlu,
katıldığı yüzme yarışında madalya kazandı!Tebrikler küçük adam!
Ve teşekkürler babası. Bir kez daha, bir kez daha teşekkürler!
06 Mart 2014
Yanlış Hayat
Yanlış Hayat
Anlayamadım
ben bu nasıl bir hayat
Duydugum
sozlerin yarisi tatsiz , kalani bayat
Ruyalarım
huzursuz, hic bir yerde yok rahat
Aynada
gördüğüm dertsiz ve mutsuz surat
Bıktım
artık herşeyden , Tanrım beni baştan yarat
Bu
ben değilim, yanlış zaman , yanlış hayat.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)