28 Şubat 2011

Beş lira, beş lira daha...

Kendimi önemsememeyi annemden öğrendim.Onun hayatında hep daha önemli işler daha önemli kişiler oldu.
Öğrenci olduğumuz yıllarda kardeşime ve bana ihtiyacımız olan huzurlu ev ortamını sağladı.Babama kahvaltı ettirip arkasından hayır dua ederek işe yollamak için yıllarca gündoğmadan kalktı, dönüş saatinde o zili çalmadan kapıyı açsın diye çoğu akşam camda bekledi.Kardeşim ve ben çalışmaya başladıktan sonra işlerimizle ilgili sıkıntılarımızı dinlemeye, aklı ermese de bizi rahatlatmaya gayret etti.Düğünde, bayramda, birilerinin bebeği olduğunda veya yakını vefat ettiğinde aramamız gereken akrabaları bize hatırlattı.Onun sayesinde aile içerisinde terbiyeli ve düşünceli çocuklar olarak bilindik.Kardeşimin evlilik hazırlıkları esnasında kız tarafını kırıp gücendirecek birşey olmasın diye pinpiriklendi.Düğün yaklaştıkça keman yayı gibi gerilen sinirleri orkestra şefi gibi idare etti.
Gidip anneme sorsanız; şu şu tahlilini ne zaman yaptıracaksın, hani şuranda bir kist vardı, ona bir daha ne zaman baktıracaksın diye, size der ki;Ramazan'dan sonra, yılbaşından sonra, dayınlar Almanya'ya döndükten sonra, hele filanca iş hallolsun ondan sonra.
Bir gün de duymadım ki annem şöyle bir cümle kursun: "Ben de bugün çıktım, öylesine vitrin baktım kafam boşalsın diye. Sonra da gidip bir kafede oturdum, sütlü kahve içtim, dergi baktım."
Önem sırası diye bir listesi varsa annemin, ilk üç sırada kendisinin olmadığı çok açık.
Ama bu hep böyleydi ve ben de bunu doğal birşey, olması gereken de zaten budur sandım.
Ben de bir abla olarak, kardeşimin evde olmadığı akşamlar dünden kalanları yedim, mükellef sofrayı o gelirse kurdum.Korktuğum halde sırf o istiyor diye eve yavru bir kedinin getirilmesine itiraz etmedim.Tek banyolu evimizde, o işe geç kalmasın ama uykusunu da alsın diye, banyoda işlerimi o kalkmadan bitirmek için senelerce sabahın köründe kalktım.
Kendimi önemsememeyi annemden öğrendim.Kendimi farkında olmadan geri plana itelediğim her durum için kenara beş lira koysaydım bugün hatırı sayılır bir birikimim olurdu heralde.İmkanları sınırlı ama tokgözlü ebeveynlerim sayesinde şu an o parayı düşünmek beni heyecana boğmuyor.Çünkü insanın istediklerini - kendi istediklerini- gerçekleştirmesi için paranın gerekli olduğunu kabul etmekle birlikte yeterli olmadığını düşünüyorum.Kendi değerinin farkına varmak, "ben ne istiyorum, neyle mutlu oluyorum"un cevabını tespit edebilmek, esas mesele bu.
Düşünsenize, günün birinde anneme ait bir kavanoz dolusu para bulsam.Heves edip araba kullanmayı öğrenemediği için kavanoza attığı beş lira, gidemediği Karadeniz turu , bir türlü zaman ayırıp yaptıramadığı fizik tedavi için beş lira daha...Ne yapabilirim ki bu saatten sonra o parayla.Madalya yaptırıp anneme taksam belki bir anlamı olabilir.Ama eminim benim annem o madalyayı gururla göğsünde taşımak için bile uygun zamanın gelmesini bekler.