24 Eylül 2006

EbruG'dan tiyatro rehberi



Yandaki elemanlar "Avenue Q" nun karakterleri.Avenue Q büyükler için daha uygun olduğu düşünülen bir kukla show.Londra'da 2003ten beri sahneleniyor.Ödüller kazanmış.Kolejden yeni mezun parlak bir genç adam, iyi kalpli bir fahişe, internet düşkünü bir yaratık, başarısız bir komedyen, terapist bir genç kadın ve bazı sırları varmış gibi görünen bir bankacı Avenue Q'da komşu oluyorlar ve çevrelerinde akan hayatı bize sergiliyorlar.İnternette porno siteleri de surfluyorlar, içiyorlar ve sexten de bahsediyorlar.O yüzden çocuğunuzun bu oyunu izlemesine karar vermeden önce biraz daha büyümesine izin verin diyorlar.Zaten soundtrackindeki şarkıların bazılarının isimlerini buraya yazınca siz de kavrayacaksınız durumu:If You Were Gay ,Everyone's A Little Bit Racist,The Internet Is For Porn,I'm Not Wearing Underwear Today,You Can Be As Loud As The Hell You Want When You're Making Love,There Is Life Outside Your Apartment,I Wish I Could Go Back To College...

Londra'da metrodan indiğimiz Leicter Square nerdeyse şehrin bütün tiyatrolarının toplandığı yermiş meğer.Oynayan oyunların bazıları çok tanıdıktı:39 Steps, Billy Elliot, Chicago, Dirty Dancing, Evita, Lion King, A Midsummer Night's Dream, Les Miserables, The Phantom Of The Opera, Seven Brides For Seven Brothers...

Fırsatım olsaydı The Phantom Of The Opera'yı izlemeyi çok isterdim.Bir de bu Avenue Q'yu çok merak ettim doğrusu.

21 Eylül 2006

EbruG'dan kırmızı günlük sayfası detayı


Rüzgarın ordan oraya savurduğu bir günlük sayfasının ayaklarınızın dibine düştüğünü varsayın:
...9 Eylül Cumartesi.Kahvaltıdan sonra yaklaşık 10-15 dakikalık bir yürüyüşün ardından Milton Keynes Central Station'a vardık.Biletlerimizi aldık.Trenimizi bekledik.Trenimiz uzay çağı aletlerinden değildi.Sallanarak ve sarsılarak gittik.Epey doldu hatta ayakta gidenler oldu.Gençlik haftasonu Londra'ya akıyordu anlaşılan.Yanımızda ayakta duran 4 kişilik gruptan (yaşlar 15-17) birinin Türkiye'ye tatile gittiğini ya da Türkiye'ye tatile giden bir arkadaşı olduğunu veya da Türkiye'de yaşamakta olan bir arkadaşı olduğunu kendi aralarındaki konuşmalarında duyduk.Ama bu zamane veledleri hiç de Mr. and Mrs. Brown gibi tane tane konuşmuyor bunu da söyleyeyim...Euston durağında trenden inip, işaretlerin yönlendirmesiyle Underground'a geldik.Metro haritasını inceledik, 2 kişiye sorduk.Nihayet metroya binip 3 durak gidip Leicter Square'de indik.Ta taa!Metronun merdivenlerini tırmanıp yerüstüne çıkarken heyecanlandığımı hissettim.Küçük bir dereden büyük ve dalgalı bir denize karışmak üzereydim...Yer üstüne çıktığımda ilk gördüğüm şey soylu İngiliz güneşinin altında parlayan kırmızı bir telefon kulübesiydi.Daha önce belki size söyleme fırsatım ve/veya gereğim olmadı ama birgün kendi evim olursa telefonun durduğu sehpanın arkasındaki duvarda - mümkünse gerçek boyutlarında- bir kırmızı telefon kulübesi olması gibi bir hayalim vardır benim.Hayallerimin en belirgin detaylarından birini böyle pat diye kanlı canlı karşımda görmek beni çok çok sevindirdi.
Londra'ya ilk görüşte aşık olmuştum :)

16 Eylül 2006

EbruG'un fotoğrafları



Herkese merhaba! Birçoğunuzun bildiği gibi 4-14 Eylül arası İngiltere'deydim.Bu yandaki yavrunun resmini de orda çektim.
Diğer fotoğraflar için blogun başındaki "fotoğraflara giden yol" adresine bakabilirsiniz.