07 Mart 2007

EbruG anne adaylarına hatırlatıyor

Bir aile dostumuzun benden 6 yaş küçük kızı doğum yaparken aort damarının yırtılması sebebiyle komaya girdi.Doğum yaptığı hastanede yoğun bakım ünitesi bulunmadığından başka bir hastaneye götürüldü fakat kurtarılamadı.Bebeğin durumu gayet iyi.Sağlıklı bir erkek bebek dunyaya geldi. Ama ne yazık ki annesiz büyüyecek.
Aklınızda bulunsun , sizin veya çevrenizdekilerin doğum yapmak için tercih edecekleri hastanelerde yoğun bakım ünitesi ve küvöz olup olmadığına dikkat edin.

03 Şubat 2007

EbruG'un Sevdalı Bulut'u

9-10 yaşlarındayken defalarca okuduğum bir kitaptı "Sevdalı Bulut".Müthiş etkilenmiştim.Günlerce hayal dünyasında yaşatmıştı beni.
Yirmi sene sonra karşıma çıkınca kayıtsız kalamadım.Çocukluğumun sevdalı bulutunu ev değiştirirken kaybetmiştim.Ama bulut beni bırakmamış ve seneler sonra karşıma çıkmıştı işte!
Bugün kahvaltıdan sonra çok eski bir dostla çok uzun zaman sonra biraraya gelmenin tedirginliği ve merakıyla kaldırdım kitabın kapağını.Ya hatırladığımdan farklıysa, ya geçen zamanın ve istemesek de büyümüş olmanın etkisiyle değişime uğramış iç dünyam sevdalı buluta yabancı kalırsa...
İlk masaldan itibaren kendimi çocukluğumun geçtiği sobalı evimizde buldum.Kardeşimle özellikle "Dokumacılar" masalını nerdeyse ezberleyecek kadar okuduğumuzu ve çok gülerek bazı sahneleri canlandırdığımızı tuhaf bir buruklukla anımsadım.
Okumadıysanız okumanızı , varsa çocuklarınıza okutmanızı yürekten tavsiye ederim.

"... Ayşe kız bir öpücük yolladı parmaklarının ucuyla buluta. Ayşe kızın öpücüğü buluta ulaşınca, bulut şöyle bir şaşırdı. Ama sonra toparlandı, koskocaman bir gül biçimini aldı. Gökyüzü gökyüzü olalı, bu mavi atlasa böylesine güzel, böylesine iri ak bir gül açmadı. Ayşe kız bu ak gülü hayran hayran seyrederken, bulut yine kımıldadı, yayıldı, toparlandı, yürek biçimini aldı, yani bulut oldu yine. Lafı fazla uzatmayalım, o günden sonra bulut Ayşe kızdan ayrılmadı."

05 Ocak 2007

EbruG bayramı uğurlarken

Çarşamba günü bayramın ve tatilin son günüydü.Ya evde kalıp gelecek misafirlere çay kahve tatlı servisi yapıp sümüklü yaramazların odamı talan edişlerini yapmacık bir gülümsemeyle izleyecektim ya da kendimi sokaklara atacaktım.Bakın olaylar nasıl gelişti:
Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluştum, yağmur yağıyordu.Galatasaray’daki Ara Cafe’de açık büfe kahvaltı keyfi yaptık.Şemsiyeyle veya şemsiyesiz, gözlerini kısarak, yüzünü buruşturarak hava koşullarına karşı koymaya çalışan insanları izledik.Gidecek film bulamadık.İstiklal Caddesi’nden ayrılıp yan yollara girdik.Arka sokaklarda neler oluyor etraf sakinken bir bakalım dedik.Fotoğraf çeke çeke Cihangir’e vardık.İstanbul Modern’e ve Boğaz’ın gri sularına tepeden baktık.Yokuşlardan ve merdivenlerden inerek Salı Pazarı’na ulaştık.Nargile veya tavla ortamları boştu.Kediler ortalıkta geziniyor ağaçlara tırmanıyorlar, boşluğun ve sessizliğin keyfini bizimle birlikte sürüyorlardı.
Saat 2’ye geliyordu ve eve dönersem misafir yoğunluğunun zirve yaptığı anlara denk gelecektim.Arkadaştan ayrılıp Nişantaşı’na çıktım.Birkaç mağaza gezip birkaç kot denedim.Hiçbiri olmadı.Zara’da beğendiğim kazağın resmini çekerken sürmeli gözlü tezgahtar çocuk beni azarladı.Kös kös terkettim orayı.V yaka gri bir süveter yahu, modelini çalsam ne olur? Çok mu orijinal? Allah Allah.Yorgun yalnız ve üşümüşken canım kadar sevdiğim üstelik de Nişantaşı’nda oturan arkadaşımı aradım.Onbeş dakika sonra evinde dergi bakıp ayaklarımı ısıtıyordum.Kısa bir süre sonra birlikte çıkıp Starbucks’a gittik.Oy oy oy! İstanbul’un boşalan sokaklarının gürültüül halkı burdaymış meğer.Dipdibe oturduk tanımadığımız birileriyle.Güzel konuştuk.Ben yalnız ama ayakları yere basan metropol kadını olma yalanının beni bu aralar çok sıktığından bahsettim hatta biraz gözlerim sulandı galiba.Sonra açılmak için gidip biraz daha mağaza dolaştık biraz daha kıyafet denedik.Kırıntı’ya gidip salata siparişi verdik, birazdan da yoldan arayan iki arkadaş katıldı bize.Güldük ettik.Üstüne bir de gidip evde tabu oynadık.Ben tabuda anlatan olunca çuvallıyorum ama anlamaya çalışan kişiysem iyi olduğumu düşünüyorum.Takım arkadaşlarına sormak lazım tabi.
Eve döndüğümde fırtına sonrası sessizliği hakimdi.Kalan börek ve dolmalardan kendime bir tabak hazırladım.Yarın çalışıyor olmanın dışında hayat hiç de fena değil :)

01 Ocak 2007

EbruG yeni yılı karşılarken

Ananenin en az ellinci defa anlattığı hikayeyi yarım kulak dinliyorum.Televizyonda Viyana Filarmoni Orkestrası'nın yeni yıl konseri var.Canlı.Mavi Tuna Valsi'ni çalıyorlar.Elimde yeni başladığım bir kitap var, Tomris Uyar'ın Gece Gezen Kızlar'ı.İki çelişik duygu arasında gelip gidiyorum.Birincisi, soğuk olmasına rağmen pırıl pırıl güneşli, berrak bir 1 Ocak gününü kaçırıyorum endişesi.Bir filme gidebilirdim, fotoğraf çeker yürüyüş yapardım, birileriyle buluşur laflardım.Öbür uçtaki hissiyatım ise tamamen yaşamakta olduğum anın kıymetini bilmekle alakalı.Yanında olduğum için anane halinden çok memnun.Soluk yeşil gözlerinin içi gülüyor.Omuzlarına aldığı şalının altında buruşuk ellerini kavuşturmuş, mutlu mesut oturuyor.Şuan içinde bulunduğum resmin adı huzur.