18 Ekim. Prag'a varış.Serin ve yağmursuz bir gün.
Prag'ı herhangi bir metro, otobüs vesaireye binmeden dolaşabiliyorsunuz.. Ben sadece iki kere taksiye bindim.Biri salaklıktan biri şımarıklıktan.
Çok güzel, çok sevimli bir şehir Prag.Turla gezmeye, yurtdışında çevremde Türkçe bir uğultu duymaya alışık olmadığım için o kısım bana biraz değişik geldi.
Geleneksel Çek mutfağıyla hiç işim olmayacağı için parayı bastırıp İtalyan, Uzakdoğu, Belçika yemekleriyle günümü gün ettim.
Hediyelik alışverişini her zamanki gibi yine abarttım.
Son gün (Pazar) üşüyüp bir kiliseye girdim ve Pazar ayinine katıldım.Papazın önünde diz çöküp ağzıma verilen krakeri ( özel bir adı var mıdır bilemedim, saygısızlık etmek istemem) yedim. Yanyana oturup aynı sırayı paylaştığım insanlarla (bütün cemaatin yaptığı gibi) el sıkışıp kiliseden ayrıldım.Allah kabul etsin artık.
Karlovy Vary zarif, Charles Köprüsü güzel, kıvrıla kıvrıla giden dar sokaklar ve masal kitaplarını anımsatan kuleler ise oldukça romantik...Prag mutlaka görülmesi gereken bir yer.Ama ağaçların giyindiği sarıları, yeşilleri, turuncuları anlatacak kelime bulamıyorum.Sonbahar ve Prag sözlükte birbirlerinin karşısına yazılacak kadar birbirine yakışıyor.
08 Kasım 2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)