05 Ocak 2007

EbruG bayramı uğurlarken

Çarşamba günü bayramın ve tatilin son günüydü.Ya evde kalıp gelecek misafirlere çay kahve tatlı servisi yapıp sümüklü yaramazların odamı talan edişlerini yapmacık bir gülümsemeyle izleyecektim ya da kendimi sokaklara atacaktım.Bakın olaylar nasıl gelişti:
Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluştum, yağmur yağıyordu.Galatasaray’daki Ara Cafe’de açık büfe kahvaltı keyfi yaptık.Şemsiyeyle veya şemsiyesiz, gözlerini kısarak, yüzünü buruşturarak hava koşullarına karşı koymaya çalışan insanları izledik.Gidecek film bulamadık.İstiklal Caddesi’nden ayrılıp yan yollara girdik.Arka sokaklarda neler oluyor etraf sakinken bir bakalım dedik.Fotoğraf çeke çeke Cihangir’e vardık.İstanbul Modern’e ve Boğaz’ın gri sularına tepeden baktık.Yokuşlardan ve merdivenlerden inerek Salı Pazarı’na ulaştık.Nargile veya tavla ortamları boştu.Kediler ortalıkta geziniyor ağaçlara tırmanıyorlar, boşluğun ve sessizliğin keyfini bizimle birlikte sürüyorlardı.
Saat 2’ye geliyordu ve eve dönersem misafir yoğunluğunun zirve yaptığı anlara denk gelecektim.Arkadaştan ayrılıp Nişantaşı’na çıktım.Birkaç mağaza gezip birkaç kot denedim.Hiçbiri olmadı.Zara’da beğendiğim kazağın resmini çekerken sürmeli gözlü tezgahtar çocuk beni azarladı.Kös kös terkettim orayı.V yaka gri bir süveter yahu, modelini çalsam ne olur? Çok mu orijinal? Allah Allah.Yorgun yalnız ve üşümüşken canım kadar sevdiğim üstelik de Nişantaşı’nda oturan arkadaşımı aradım.Onbeş dakika sonra evinde dergi bakıp ayaklarımı ısıtıyordum.Kısa bir süre sonra birlikte çıkıp Starbucks’a gittik.Oy oy oy! İstanbul’un boşalan sokaklarının gürültüül halkı burdaymış meğer.Dipdibe oturduk tanımadığımız birileriyle.Güzel konuştuk.Ben yalnız ama ayakları yere basan metropol kadını olma yalanının beni bu aralar çok sıktığından bahsettim hatta biraz gözlerim sulandı galiba.Sonra açılmak için gidip biraz daha mağaza dolaştık biraz daha kıyafet denedik.Kırıntı’ya gidip salata siparişi verdik, birazdan da yoldan arayan iki arkadaş katıldı bize.Güldük ettik.Üstüne bir de gidip evde tabu oynadık.Ben tabuda anlatan olunca çuvallıyorum ama anlamaya çalışan kişiysem iyi olduğumu düşünüyorum.Takım arkadaşlarına sormak lazım tabi.
Eve döndüğümde fırtına sonrası sessizliği hakimdi.Kalan börek ve dolmalardan kendime bir tabak hazırladım.Yarın çalışıyor olmanın dışında hayat hiç de fena değil :)

01 Ocak 2007

EbruG yeni yılı karşılarken

Ananenin en az ellinci defa anlattığı hikayeyi yarım kulak dinliyorum.Televizyonda Viyana Filarmoni Orkestrası'nın yeni yıl konseri var.Canlı.Mavi Tuna Valsi'ni çalıyorlar.Elimde yeni başladığım bir kitap var, Tomris Uyar'ın Gece Gezen Kızlar'ı.İki çelişik duygu arasında gelip gidiyorum.Birincisi, soğuk olmasına rağmen pırıl pırıl güneşli, berrak bir 1 Ocak gününü kaçırıyorum endişesi.Bir filme gidebilirdim, fotoğraf çeker yürüyüş yapardım, birileriyle buluşur laflardım.Öbür uçtaki hissiyatım ise tamamen yaşamakta olduğum anın kıymetini bilmekle alakalı.Yanında olduğum için anane halinden çok memnun.Soluk yeşil gözlerinin içi gülüyor.Omuzlarına aldığı şalının altında buruşuk ellerini kavuşturmuş, mutlu mesut oturuyor.Şuan içinde bulunduğum resmin adı huzur.